SERİK HERBALİFE ÜYESİ BESLENME İÇİN NEDENLERİMİZ VAR!!


SERİK HERBALİFE ÜYESİ BESLENME İÇİN NEDENLERİMİZ VAR!!


Burası Serik burada her şey farklı diye ifade edilen bir yerdeyiz.Buradan size her şeyi paylaşmak ve her bilgiyi detaylı sunmak isteriz.Yelken Aktif Yaşam Kulübü sadece Herbalife konusunda hizmet vermiyor, aynı zamanda hafızanızdaki bilgileri yeniden güncelliyor olacak.Yazı yazarak bir şeyleri anlatmak çok güzel ama kimse burnunun dibine gelene kadar veyahut bir yakını hastalanana kadar beslenmenin önemini hiçte umursamıyor.Beslenme bir bütündür ve daha önce yazdıklarımı bu bloğumda sunmaya devam edeceğim çünkü Antalya bizim için çok önemli yaşadığımız şehir ve burada bize ihtiyacı olan o kadar çok insan var ki bizde Herbalife Antalya üyesi olarak sizleri ayrıcalıklı sayıyoruz her insan kaliteli beslenmeyi hak ediyor.Başlayalım o zaman.Serik, Antalya’nın en güzel ilçelerinden sadece bir tanesi geride kalan tam 18 ilçe daha var ve bizimle yol alacak ve bulunduğu ilçede yaşayan insanlara Herbalife’nin ve beslenmenin ne işe yaradığını gösterebilecek gönüllü elçilere ihtiyaç var.

İnsanların beslenme konusunda ikna edilmeye ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.Bu kanıya nasıl ulaştığımı sizlerle paylaşalım istiyorum; şöyle kabaca bir göz gezdirelim istedim ,internete beslenme yazdığım zaman karşıma beslenme çantası, beslenme kutusu,beslenme kabı gibi beslenme ile alakasız o kadar çok sayfa geldi ki ben bile şaşırdım. Türkiye gibi aktif genç nüfusa sahip olan bir ülkede nasıl oluyor da %60 oranını geçen obezite rakamları telaffuz edilebiliyor .Oysa ki yüzlercesi sosyal medya üzerinden on-line profesyonel diyetisyen hizmeti verirken, yüzlerce binlerce fitness hesabı mevcutken, nasıl oluyor da bunlar hiçbir işe yaramıyor hiç düşündünüz mü? Elbette düşünmediniz çünkü suç sizde değil burada her hangi bir kişiyi suçlamak gibi bir amacımız yok sadece kayıtlı resmi olarak tescillenmiş yeni nesil gıdaların üretildiği ve tüketildiği bir dünyada yaşıyoruz neler var neler yazımızda. Sağlıklı beslenme için süreci anlatmaya devam edeceğiz.
Dünya tarım politikaları bizim tarafımızdan istihdam edilmiyor zorunlu olarak dayatılan gıdalarla besleniyoruz. Peki bu nasıl mı oluyor? Tabii ki yavaş yavaş sessizce çalışan bir mekanizma sarmal ağı sayesinde yapılıyor önce insanlar sosyal medya, televizyon, internet, basılı yayınlar, üzerinden müthiş bir saldırıya maruz bırakılıyor.Unutmayın tarih tekerrürden ibarettir.1.Dünya savaşı süreçlerinde de,2.Dünya savaşı günlerinde de silahlı güçlerden daha fazla Medya üzerinden savaşlar yapılıyor ki;bugün de durum farklı değil Medya destekli o kadar çok operasyon yapılıyor ki.İnsanlar görsel hafızaya dayalı olarak yaşadıkları için kutsallaştırılmış Medya durmadan popüler yayınları ile operasyonlarını  sürdürüyor ama burada yolunda gitmeyen bir şeyler var her ne kadar tüm Medya kanalları kullanılıyor olsa bile halkımız yavaş yavaş bilinçleniyor ama ne yazık ki bu süreç çok yavaş ilerliyor çocuklarımızın ,gençlerimizin beslenme trendi haline gelen gıda zincirleri bir bir günlük hayatımızda yerlerini almaya devam ediyor.Her ne kadar kendimizi ve sevdiklerimizi koruduğumuzu düşünsek bile şartlar hep bizim aleyhimize işliyor.
Hububat ürünlerinden, yaş sebze meyve ürünlerine kadar bir çok ürün tohumu büyük çok uluslu firmalar tarafından tekelleşme yapılarak dünyanın dört bir kıtasında bu firmalar tarafından üreticiye satılıyor.Tabii ki tohumlarla birlikte verimi artırmak, otları, böceği,börtüyü etkisiz hale getirmek için; bir dünya değil iki dünyaya yetecek kimyasal ilaçlar üreticilere satılıyor.Elbette bir de ürünler ekildikten sonra gübre gerekecek tabii ki gübreyi de bu konsorsiyum karşılıyor geriye ne kaldı ki bir çokları tarımda devrim yapıldığını söylüyor.Bana göre tarımda darbe yapılmış durumda bir çok Çiftçi bu tohumları ekmekten ve ilaçları gübreleri almaktan memnun değil. Bu Fransız çiftçisi için de geçerli, bir Japon Çiftçi içinde geçerli,elbette bir Türk Çiftçi içinde geçerli .Çünkü kazanan belli bu arada ;markette satılan tereyağlarını tüketemiyorum diye yakınan Saniye Hanım köyden tereyağı getirttiğini söylüyor aslında bilmiyor inekler hiçbir zaman doğal ortamı görmüyor 7/24 süt üretimine endeksli bir fabrika gibi çalıştırılıyor. Tabii bir de miadı dolmuş araç gibi son zerresine kadar sömürülen bu hayvanlar ucuz; salam, sucuk olarak vitrinleri süslüyor.Beslenme dediğimiz zaman o kadar geniş bir coğrafya ki içinden çık çıkabilirsen .Bir kere ürünler tarlaya ekildiği andan itibaren değil tohumlar daha tarlaya gelmeden laboratuar ortamında üretildikleri için bu işin maliyeti de Çiftçilere bindiriliyor.Çiftçi her ne ekerse eksin sahaya hep 2-0 yenik durumda adım atıyor süreç tamamen en baştan son aşamaya kadar geçen senaryo; yani tarımsal ürünlerin üretim hikayesi tarafımızdan yazılmıyor.Bunun içindir ki ürünler tarlaya geldiği zaman belirtilen ilaçlar olmayınca; ne devasa buğday tarlaları çiftçinin yüzünü güldürüyor ne de yaylanın bir ucunda elma bahçeleri.Durum iki tarafta da aynı meyve bir yana dursun sebzelerde aynı hikayenin ucuz figüranları haline gelmiş durumda.1990’lar da tükettiğimiz gıdalar ile günümüz Türkiye’sinde hatta günümüz Dünyasında tüketilen gıdaların arasında elle tutulur ,gözle görülür farklar var.Tüm Gıda mühendislerinin,Ziraat Mühendislerinin ve Gıda üreticilerinin,Beslenme uzmanlarının gözünden kaçıyor mu ?Yoksa kaçırılıyor mu?
Üretici halinden hiç memnun değil. Belki göreceli olarak kısa vadede para kazanıyor gibi gözüküyor olabilirler ama ilerleyen süreçte bu durum Fetret Devri gibi duraksama ve etrafında cereyan eden olaylara müdahale edemez bir duruma düşürülüyor. Ürün kalitesi günden güne düşüyor çünkü çok aşırı kimyasal ve gübre kullanılıyor bunun için uydurulan bahane ise Dünya nüfusunun hızla arttığı bu nüfusun beslenmesinde zorluk çekildiği gibi çeşitli güzellemeler. Ancak şu bir gerçek ki her yıl Dünya nüfusunun 2 katına yetecek tarımsal gıdalar üretiliyor ancak ortada tuhaf bir durum var milyonlarca insan açlıkla mücadele ediyor, milyarları geçen sayıda insan ise beslenme kaynaklı sağlık problemleri ile mücadele ediyor.Unutmayın ne yerseniz osunuz. Örneğin bizimle kontak kuran bir çok insan tiroid problemleri olduklarından bahisle kilo problemleri yaşadıklarını belirtiyorlar.Oysa ki yapılan araştırmalar son 20- 30 yılda beslenme alışkanlıklarının değişmesi tiroid kaynaklı sağlık problemlerini gündemde tutacak kadar hızlı ivme kazanmış durumda.Dedik ya beslenme dediğimiz zaman o kadar geniş bir coğrafya ki hangi bir konunun ucundan tutsak hangi bir ürünün tarladan sofraya gelişini anlatsak inanın bitmez.Merak etmeyin devam edeceğiz……

Yorum Gönder

0 Yorumlar